BİR DİZİ GÜZELLİK
BİR DİZİ GÜZELLİK
Size bir dizi güzellikten(!) bahsetmek istiyorum.
Hayatın güzelliklerinden bahsetmek isterdim ama sahte hayatları izlemekle o kadar meşgul olmuşuz ki…
Akşam evin salonunda toplanış saatimizi bile o günün dizileri belirliyor mesela. Bir zamanlar salonlarımızda aksesuar olan televizyonlar artık hiç susmuyor ve dizi seyircileri, odanın birer canlı aksesuarı haline dönüyor. Kimse birbiriyle konuşmuyor, herkes pür dikkat seyir halinde. Eğitimin başladığı yer olan aile kurumu görevlerinin tümünü televizyona devrediyor. Bu kendinden başka hiç kimseye konuşma hakkı vermeyen yeni eğiticimiz, bakın bizlere neler öğretiyor:
Çocuklarımız, Polat, Memati olup kafa kesmeyi, silah kullanmayı adam gibi adam hareketi sayıyor. Suç onlara göre doğal. “Herkes kendi kurallarını koyar.” yargısı yerleştiriliyor kafalarına; ve sonra “Demokrasi var!” denilen bir ülkenin sokaklarına çıkıyor, bu adam olacak çocuklar. Doktor, öğretmen, polis olma istekleri rafa kaldırılmış çoktan, artık her çocuk Çakır, Kosovalı olma hevesinde.
İşte Türkiye’nin son hali…
Türkiye Cumhuriyetinin geçirdiği en önemli evrelerden bihaber olan bu millet dizilerin saatini, kişilerini, olaylarını ezbere biliyor.
Türkçe’mizin halini hiç hesaba katmıyorum bu arada. Artık “Çok şaşırmak” yerine “Oha!Falan olunuyor.” ; “Geliyor musunuz?” yerine “Geliyorsunuz mu?” deniliyor ve daha burada sayılamayacak bir yığın örnekle, slogan olan sözcüklerden artık hepimize ‘kal geliyor’!
Peki; sizin hayatınız hangi dizi, ya da hangi dizi sizin hayatınız?
Eğer bir yerlerden sizin de kulağınıza çalınmışsa hayatı silgi kullanılmadan çizilen resim sanatına benzeten söz ve hak veriyorsanız birazcık da olsa buna; kendi tablonuzu bir dizi güzellikle değil, hayatın güzellikleriyle doldurun. Yaşadığınızı hissedeceksiniz.